Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla
Tıkla       Tıkla
ANASAYFA AMAÇ ÇALIŞILAN YOLLAR KAPALI YOLLAR YOL DURUMU HAVA DURUMU GENEL AKADEMİK ZİYARETÇİ DEFTERİ İLETİŞİM TÜRKÇE ENGLISH
GENEL BİLGİLER: Yola Tanımları ; Yol Uzunlukları ; Necatibey Metro İstasyonu ;  Marmaray Projesi ; Wonderland Eurasia-Ankapark ; Ard Germe (Post Tension) ; İzmit Körfez Geçişi Osmangazi Köprüsü ; Malazgirt Bulvarı ; Yavuz Sultan Selim Köprüsü Betonarme ve Üelik İmalatlar ; Avrasya Tüneli ; Kanal İstanbul ; Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı ATG ; Ankara Panoramik Fotoğraflar ; Tünel Delme Makinesi TBM ; Batıkent-Sincan Metrosu ; Kızılay-Üayyolu Metrosu ; İstanbul Üç Katlı Büyük Tüneli ; Yenimahalle-Telsizler-şentepe Teleferik Hattı ; Atatürk Kültür Merkezi-Kızılay Metro Hattı ; Üanakkale Boğazı Köprüsü ; Karayolu Güvenliği ve Bileşenleri ; ULUSAL LİTERATÜRDE YAYIMLANMIş YAZILARIM ; Ankara Keçiören Metrosu ; Kızılay-Dikmen-TRT Metro Hattı Ünerisi ; Ankara Haberleri ; İstanbul Haberleri ; İstanbul Üamlıca TV Vericileri Kulesi ; Kamu Yönetiminde Kifayetsiz Muhterislik ; Ankara Harikalar Diyarı ; Yusufeli Barajı ve HES ; İstanbul Atatürk Kültür Merkezi ; Ankara Atakule ; Mogan Park ; Camiler ; Karız Kanalları - Üin ; Köşem Yazıları-1 ; Kömürhan Köprüsü ; Söğütözü Yeraltı Otoparkı ; AşTİ-Bağlıca-Yapracık Yolu ; Anıtkabir ; Köşem Yazıları-2 ; Galataport ; Akkuyu Nükleer Güç Santralı ; Köşem Yazıları-3 ; Misafir Yazarlar ; Köşem Yazıları-4 ; EVLİLİK nasıl yaşar ve yaşatılır ; Köşem Yazıları-5 ; Köşem Yazıları-6 ; Türk ; Arçelik Leydi 170 Bulaşık Makinesi ;GENEL BİLGİLER
AKADEMİK ÇALIŞMALARIM: KONFOR ESASLI GÜZERGAH ANALİZİ ; TÜRKİYE KARAYOLLARININ GELECEĞİNDE AVRUPA BİRLİĞİ ETKİSİ ; YOL DURUMU YÖNETİM SİSTEMİ ; YOL DURUMU HABER KUŞAĞI ; OTOYOL YÜZEY SUYU DRENAJI ; AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ TÜNEL GÜVENLİĞİ MEVZUAT DÜZENLEMELERİ VE UYGULAMALARI ; KARAYOLU TÜNELLERİNİN SINIFLANDIRILMASI ; KARAYOLU ALTYAPISI GÜVENLİK YÜNETİMİ SİSTEMİNİN BİLEŞENLERİ ; KARAYOLU AğI İÇİN GÜVENLİK TEFTİŞİ GEREKLİLİKLERİ VE UYGULAMALARI ; KARAYOLU ALTYAPISI GÜVENLİĞİ YÖNETMELİĞİ :  AKADEMİK ÇALIŞMALARIM KÖŞEM YAZILARIM : SANAL DÜNYA ; METAVERSE ; SANAL ; EZİK ; YAPRAK ; GERÇEK ; BALON ; ANLAŞILMAK ; ANLAMAK ; SELAM ; HASET ; İBRET ; ÖVÜNÇ ; KIYTIRIK ; DÖNGÜ ; RİSK ; KİBİR ; ISRAR ; GIPTA ; TEMEL ; ZEMİN ; HASRET ; SEVİYE ; HEDEF ; ZIRVA ; ZEKA VE AKIL ; İYİ Kİ ; KEŞKE ; YETER ; İLHAM ; VEFA ; FARK ; HAFIZA ; HİÇ ; HAYAL ; SONSUZLUK ; VERİM ; MENFAAT ; KÖSTEK ; BUGÜN NE YAPTIN ; İNSAF ; GÜÇ ; HAKİMİYET ; YASAK ; AHESTE ; DERS ; BUGÜN NE İÇİN ; ÇAĞRIŞIM ; DUA ; ADALET ; SAĞLIK ; HIRS ; KIZMAK ; TECRÜBE ; DENGE ; YÖNETİŞİM ; ÇAN EĞRİSİ ; MERAK ; BEKLENTİ ; ÇALIŞMA AHLAKI ; MESLEK AHLAKI ; ÇARE ; DESTEK ; KATKI ; MERHAMET ; SABIR ; KISKANÇLIK ; BEKLEMEK ; GÜN : PLANLAMA ; BÜYÜKLENMEK ; İNANÇ VE İMAN ; ZALİM VE MAZLUM ; TEK YÜZLÜLÜK VE ÇOK YÜZLÜLÜK ; YANLIŞ VE YALAN ; BAKMAK VE GÖRMEK ; ÖĞRENMEK ; ÖĞRETMEK ; PAYLAŞMAK ; KONUŞMAK VE YAZMAK ; KÖŞEM YAZILARIM
Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla
GENEL BİLGİLER
 
Copyright ©2009 Mehmet Gürsoy
Tıkla
KÖŞEM Yazıları-5 (27.11.2021-09.42.09)

KÖŞEM Yazıları ; http://www.yoldurum.com/inc/mgphp/kosem.php

75.GERÜEK;

Bir durum, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan, varlığı inkâr edilemeyen, özbeöz, sahici olarak tanımlanan gerçek, yalan olmayan, doğru, hakiki, asıl olarak da ifade ediliyor. Düşünülen, tasarımlanan farazi konulara karşı, temeli ve dayanağı olan, kanıtlananlar olarak da günlük hayatımızda yer bulunuyor.

Gerçek, yalanın eğri büğrülüğü karşısında dimdik dururken, doğruluğu savunan gerçekçi de yalancının hasımı oluyor her zaman. Dolayısıyla yalancılık; korkaklık ve sahtecilik temelinde bir karakter özelliği iken, gerçekçilik; asalet, cesaret, kahramanlık gerektiren çok daha değerli, önemli, nadide bir kişilik yapısı ve davranış biçimidir daima. Kolay değildir sonsuz büyüklükte yalan rüzgarına karşı gerçekleri sadece gerçeklerle savunabilmek, yıpranmayı hatta yalnız kalmayı, dışlanmayı göze alabilmek, eğilip bükülmeden hakikatli olabilmek, zordu, zor ve gittikçe de zorlaşıyor maalesef. İletişimin devasa geliştiği günümüzde gerçek resmin kırpılmış bir parçası, bir konuşmanın veya bir filmin kesilerek eklemlenmiş hali, aslını yitirmiş olarak saniyeler içinde bütün dünyaya yayılıyor anında, hangi biri düzeltilecek, bir güneş gibi gösterilecek yalın gerçek. Hele günümüzde, insanlar öyle yatkınlar ki yalana, basite, temelsize inanmaya, yutturuluyor koca resmin anlamını kaybettiren sahte, tahrif edilmiş yüzlerce parçası kolayca ve şüphe ekiliyor zihinlere haince çoğu zaman.

Bir insanın, boş laf olmasına rağmen maalesef yerleşik â??yalan dünyaâ? tabiri içinde, gerçekçi bir kişilik geliştirebilmesinde özellikle ailesi, yetiştirilme tarzı, eğitimi, iş ve sosyal çevresi, inancı, haram helâl ile sevap günah kavramlarına duyarlılığı büyük önem kazanıyor ki bilgi, kültür, tecrübe zenginliği ve büyüklüğü ile gerçeği savunabilsin, gerçekçilere destek verebilsin daima. Eğer zayıflık varsa biraz doğrulukta, gebe kalınmışsa ve ipler geçmişse birilerinin eline kısmen de olsa, o zaman daha bir güçtür savunabilmek hakikati. Hele bir de menfaati yönünde kıvırtıyorsa kişi, şekilden şekle giriyorsa, haysiyeti pazara çıkmışsa, satın alınacağı anlamışsa kişiliğin, fırıldağa döner onun bunun elinde, kaybetmiş olarak onurunu, güvenilirliğini elbette.

Eğer, biliniyorsa kişinin gerçekçiliği, çok çaba ister korumak bu kişiliği; rüzgar eser uçurmak için, sel gelir sürüklemek için, çamurlar atılır iz bırakması için, iftiralarla dolu oyunlar kurulur öğütebilmek için. Eğer, sağlam temelli, kale gibi ise kişi, yalar geçer deli dalgalar yıpratsa da biraz zamanla, asil kanında bulur kudreti ve dimdik ayakta kalır elif misali, her zaman.

GERÜEK TEKTİR, YALAN SONSUZ (27.11.2021)


74.BALON;

Hava veya çeşitli gazlarla doldurulmuş, kauçuktan yapılan bir çocuk oyuncağı, havadan hafif bir gazla doldurulan atmosferde uçabilen küre biçiminde bir araç olarak tarif edilen balon, gerçek olmayan sözleri, palavraları tanımlamak için de kullanılıyor.

Bir cisim olarak balon, henüz doldurulmamış, sönük halde iken; şekilsiz, buruşuk, katlanıp kaldırılabilen, cepte, kutuda saklanabilen, üzerinde varsa eğer yazı veya resimler okunamayan, içi boş halde pek de değeri olmayan, ilgi görmeyen, bir işe de yaramayan basit bir lastik torba aslında. Ne zaman ki birileri tarafından bir şekilde içi doldurulduğunda, kırışıklığı giderilip üstündekiler belirmeye başladığında, hacmi aslının onlarca katına çıkarıldığında, bir evrim misali değiştirildiğinde; ederinin çok üstünde değerli, sahip olunmak istenen, keyifle oynanan, zevk alınan bir oyuncağa, hatta kullanılan bir araca da dönüşebiliyor. Hele bir de sönük halini görmemiş, içinde ne olduğunu bilmeyen, hep böyle cafcaflı kalacağını zannedenler için daha bir değerli, daha bir sahip olunasıdır o zaman.

Balonu hiçe yakın değerden üst değere çıkaran kuşkusuz şişirildiği havadır, gazdır ki bedeli bir hiçtir aslında. Bir bedelsizi başka bir bedelsizle doldurup pazarlayan, satan ve emeğinin çok üstünde kâr, kazanç elde edenler, â??şişiricilerâ? götürür malı her halükârda ve kurtulur ondan havası kaçmadan, sönmeden ve değersizleşmeden önce hemen. Hele bir de patlama durumu var ki balonun, şatafata kanarak sahip olanla çevresindekiler bazen, bir pişmandır o zaman aldıklarına, giden paraya mı, oyuncağa mı, keyfine, hayallerine mi yansın ah ile vah ile. Ya balon bu durumda, çöptür artık, atılacak, göz önünden kaldırılacak, elinde yanında dahi durması istenmeyen, bir an önce kurtulunması gerekendir herkes için. Ya şişirici, işi biteli çok olmuştur balonla, kese dolmuş, basılan hava yayılmıştır sonsuzluğa değersizce ve yeni balonlar arar şimdi, daima bulur üfleyecek, pazarlayacak, kabartacak cebini.

Günlük hayatımızda da bol miktarda balon dolaşıyor çevremizde, pohpohlanmış, makyajlanmış, şan ve şöhretlenmiş birileri tarafından. Bazen bir siyasi kişilik, bazen bir sanatçı, bilim insanı, iş insanı, mevki makam sahibi, kanaat önderi, kurtarıcı adıyla üfürülmüş, kat be kat büyütülmüş olarak sunuluyor piyasaya bir algı oluşturarak ve ilgilisi, alıcısı, takipçisi, bazen de ayaklarına kapanacaklar bekleniyor sorgusuzca ve bulunuyor istenilen, öyle ki, yutuyor, kanıyor, aldanıyor çoğu insan masumane. Ta ki hava boşalıncaya, cafcaf soluncaya, şatafat kaybolup aslına, buruşuk bir cisim haline dönünceye kadar.

BÜTÜN BALONLAR PATLAR (23.11.2021)


73.ANLAşILMAK;

Belli olmak, ortaya çıkmak, açıklığa kavuşmak olarak tarif edilen anlaşılmak, anlama işine konu olunması, kavranılması anlamıyla edilgen bir fiildir ki kişinin veya olayların başkaları tarafından nasıl algılandığını içerir. Bırakılan intiba, toplum içinde kıymet kazanmaya, takdir edilmeye sebep olurken ifadelerin, davranışların ve olayların da doğru değerlendirilmesine, etkilerinin şiddetine, büyüklüğüne ve olumluluğuna katkı sağlar kuşkusuz.

Gelişen bir olayda, ortaya konulan davranış veya hareketler yeterince açık değil ise, gizlilikler içeriyorsa, sis bulutları içinde ise eğer, anlaşılmasında yaşanacak zorluklar ve üzerine yazılacak senaryolar ve dahi kafalarda oluşacak soru işaretleri ile doğru tespitlere varılamaz, istenen mesaj verilemez, arzulanan katkı sağlanamaz. Aksine, hiç istenmeyen sonuçlara, sürtüşmelere, kavgalara, sebep olur ki â??yanlış anlaşılmaâ? toplumsal boyutta şiddet olaylarına kadar götürebilir ülkeyi. Üzellikle, puslu havayı sevenler, bundan nemalananlar, göreceli menfaatleri uğruna, sözde çıkarları için körükler ortamı, daha bir anlaşılmaz hale getirir olayı kasten. Maşalar ve ipleri başkalarında kuklalar ortaya çıkar birden, hızla harlanır, cehenneme döner ortam, yakar kişileri ve ülkeyi maalesef, anlaşılsa da sonradan, doğru anlaşılmamakmış asıl sebep.

Anlamak, bir ışık misali doğrudan kişiyi aydınlatan, geliştiren bir eylem olmasına rağmen; anlaşılmak, kişinin ışık olduğu, doğrudan diğer insanları ve toplumu etkilediği bir durumdur aslında. Kişi, konuşurken de yazarken de çok dikkat etmeli sözlerine, kullandığı kelimeler, kurduğu cümleler hatta ses tonu, noktalama işaretleri bazen de, sebep olmamalı yanlışlıklara, oluşmamalı muğlak, belli belirsiz ortamlar, nereye çeksen oraya uzayacak, üzerinde kurgu yapılabilecek ifadeler. Net olmalı kişi, fikirse fikir, eylemse eylem ama önü de sonu da belli, özü de sözü de bir, söyledikleri apaçık olmalı, çekiştirilememeli sağa sola, niyetlenenler boşa düşmeli daima, rezil, rüsva olmalı, malzeme bulamamalı kötü niyetliler ve bozulmamalı huzur ve barış kişiler arasında, toplumda ve dünyada. 

Kişi katkı sağlamak istiyorsa çevresine, bir kıvılcım olabilmek, yol açabilmekse insanlığa, hele bir de iyi niyet kaplamışsa kişiliğini, hizmet edebilmekse amaç, daha bir önem kazanır anlaşılabilir olması. Tüm özene, dikkate rağmen, kalmışsa küçük aralıklar ve sızarsa buralardan niyeti bozuklar ve sebep olursa yanlış anlaşılmalara, yayarlarsa bir de tüm kötü niyetleriyle, o zaman üzülür kişi â??nereden nereyeâ? derken, niyete ve sonuca bakarken, burukluk oluşur, kırılır bazen, istemese de küser onlara, en istemediğini yapar ve susar bazen de, belki anlaşılır umuduyla sessizliği.

HER DAİM ANLAşILIR OLUN (09.10.2021)


72.ANLAMAK;

Okunmuş veya duyulmuş bir ifadenin ne demek olduğunun, görülmüş bir nesnenin veya dokunulmuş bir cismin neyi betimlediğinin, alınmış bir kokunun nedeninin kavranması olarak tarif ediliyor, anlamak. Ayrıca, yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirip sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek, sorup öğrenmek, doğru ve yerinde bulmak, birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek, kendini başkasını yerine koyup olayı değerlendirmek olarak da kullanılıyor.

Anlamak, bireysel bir kabiliyet çerçevesinde ele alındığında, kişinin yetiştiği çevrenin, ailenin, eğitimin, öğrenebilme yeteneğinin, ilginin ve merakın, anlamanın büyüklüğünü ve hızını doğrudan etkilediği,  dolayısıyla, genetik özelliklerine ilave olarak doğuştan itibaren kazanılmaya başlanan, çok yönlü gelişim süreçleri ile erişilen önemli bir kişilik özelliği olarak görülüyor. Üğretmenin aynı, dersin aynı olduğu bir sınıfta, anlamanın farklı derecelerde olduğu durum, her bir öğrencinin â??farklıâ? olduğunu da gösteriyor aslında. Gerektiğinde, â??dikkatini verememeâ? sorununun tedavisi yoluna gitmek, kişinin hem kendini hem de çevresini anlama yeteneğinin geliştirilmesi gerekiyor ki özellikle anlaşılanları derleyip yeni anlamlar çıkarabilme kabiliyeti de ilerleyebilsin böylece.

Anlamak, bireysellikten öte toplumsal bir kavram olup her kişinin, okuduklarının ve duyduklarının ötesinde toplumu algılayabilmesi ve çıkarımlar elde ederek biriktirmesi, gereğinde kullanabilmesidir ki anlama yeteneği gelişmiş kişilerden oluşan, anlayabilen ve aynı zamanda anlatabilenin bol olduğu topluluklarda yaşam daha kolay, ilerleme çok yönlü, daha hızlı ve yüksek verimli olur kuşkusuz. Her şey ayan beyan görünmez, gösterilemez, gösterecek birileri de bulunamaz her zaman. Kişi, camdan bakarken, televizyon seyrederken, izlerken yoldan geçenleri, gördüğünde bir sanat eseri, mühendislik yapısı hatta doğal hayat bazen de, temas kurduğunda insanlarla, esnafla, tüm kişilik özellikleri ile doğrudan â??anlamaâ? olayının içindedir aslında. Anlayabilmesi çevresinde olup bitenleri, doğru ve gerçekçi olarak yaklaşabilmesi, sonuçlar çıkarabilmesi, aktarabilmesi kazanımlarını, hem kendini hem de toplumu geliştirir azar azar da olsa, ama mutlaka.

Kişi, doğayı, olayları, kişileri anlamaya çalışmayı, bunun için gayret göstermeyi, bir yaşam felsefesi olarak benimsemeli, zorlamalı kendini mutlaka, haset ve kibirden uzak olarak daima. Her bir çaba yeni bir anlamanın, anlamların kapısını açar, böylece gelişir yetenekler, kişilikler ve gün gelir katkı sağlar insanlığa dünyaya, iyi niyet temelinde,  bir resim, birkaç kelimelik ifade, görüş ve yorum ile en azından.

HERKESİ, HERşEYİ ANLAYIN (01.10.2021)   


71.SELAM;

Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine söz ve işaretle bir nezaket gösterisi yapma olarak tarif edilen selam, bir mekâna veya topluluğa girildiğinde â??ben geldimâ? anlamı ile ortama katılımı içerir. Muhabbete dahil olmanın başlangıç kelimesi olur bir â??merhabaâ? gönülden ve samimice. Gerekmedikçe tanıtmak kendini, elle veya başla kısa bir selam yeterli olur bazen. Ses tonu, üslup, yüz ifadesi bilgi verir kişi hakkında çoğu kere ve çizer sürecin devamını, sınırlarını, şekillendirir ortamın sıcaklığını, içtenliğini ve güvenliğini, güvenilirliğini bazen de.

Ortama katılmak veya bir temas kurmak, bir şeyler sormak, konuşmak isteyen tanıdık tanımadık bir kimsenin öncelikle â??selam vermesiâ? beklenir ki muhabbetin önü açılsın, derinlik oluşsun, karşılıklı etkileşim fayda sağlasın kişilere ve topluma kuşkusuz. Günümüzde, hızla azalıyor selam veren, ya üşeniyor kişi ya da temas kurmak istemiyor ki kişisel tercihidir kuşkusuz, zorunda da değildir zaten. Fakat az sonra, bir söz söyleme ihtiyacı duyduğunda, bir soru, yer, adres bilgisi mesela, kıvranmaya başlıyor bu sefer, giriş kapısı arıyor ortama, ilk baştaki hödüklüğüne pişman oluyor belli ki ama geçmiş ola â??merhabaâ?nın vakti. "Pardon" diyerek deniyor şansını bu sefer en kibarından, duyan olur, kabul ederler beklentisi ile.

Girerken bir ortama, gereğini yapan kişi, â??selamın alınmasıâ?nı bekler bu defa ki muhabbete dahil olabileceğini anlasın, söz, tutum ve davranışlarını ayarlasın, düzenlesin, etkileşim sağlansın karşılıklı. Alınmamışsa selam eğer, açık bariz â??sen kimsinâ? demektir bu, kişi başta kaybetmiştir katılabilmeyi, kabul görmemiştir varlığı, durmasının bir anlamı da yoktur artık, ayrılmaktır ortamdan hızlıca, sıvışmaktır bazen de yavaşça.   

Bir de, kibrinden selam vermeyen ve almayan "selamsızlar" var ki toplumda, kendisi dağların sahibi sanki. Tenezzül etmiyor aklınca, izafi büyüklüğüne, samandan heybetine zarar gelir düşüncesiyle belki de. Ama bilmiyor ki, gün gelir ödenir kibrin bedeli, ufalır toz duman olur heybet, paspas olur kişiliği o zaman. Hele bir de, selam vereni süzüp, bön bön bakıp, hafızasını zorlayıp, sanki gerekliymiş gibi â??kim buâ? diye hatırlamaya çalışan, ona göre selamı alıp almamaya karar verecek bir acayip kişiler var ki, bihaber anlamdan, manadan selamın maalesef. Hatta â??tanışıyor muyuzâ? diye soran da var pişman edercesine masumiyeti kibarca güya, â??nereden tanışıyoruzâ? diyen de kabalığın zirvesinde, â??ne var biraderâ? diyen de. Korkuyor insan selam vermeye, bela olur diye çoğu zaman ve kaybediyoruz en güzel kültürel özelliğimizi üzülerek, gün be gün.

SELAM, SICAKLIKTIR. VERİN ALIN (26.09.2021)


70.HASET;

Üekememezlik, kıskançlık, birinin sahip olduklarının ondan kendisine geçmesini isteme veya onda da olmamasını arzu etme duygusu olarak ifade edilen haset, başkasının kazanımlarını hazmedememe durumu olup yer, bitirir kişiyi kavrulurcasına, çatır çatır çatlarcasına maalesef. Aslında, kıskanç kelimesinden ayrılır hasetçi, daha derindedir hisler, daha yerleşik, daha sinsi ve çok daha gizlenebilir yerdedir ki dost görünenler, çok yüzlüler ve de riyakârlar iyi saklarlar onu, zaman zaman da çıkarıp kullanırlar bazen inceden bir söz olarak, bazen derinden bir eylem olarak, inciterek, üzerek daima.

Haset, bir yaklaşım biçimi, bir bakış çevreye, dünyaya, yakındaki veya çok uzaklardaki insanlara, toplumlara. Başkalarında var olanları didiklemeyi de içerir biraz, özellikle ayan beyan görünmeyenlere, gösterilmek istenmeyenlere, mahremiyete de uzanır eller, kaldırmak için örtüyü. Aşikâr edince gizliliği,  bir rahatlama beklense de ikinci aşamaya geçer hasetçi, dönüp kendine bakıp nelerin kendinde olmadığını ölçüp biçmeye, kıyaslamaya başlar ki asıl hedefler, saldırı merkezleri, içe atılacaklar tespit edilebilsin hasetlenmek için. Sonra, yeni bir dönem başlar hasetlik sürecinde, fırsatlar kollanır, beyin farklı çalışır â??ne yapsamâ?, â??nasıl alabilsemâ?, â??ne zaman kılçık atabilsemâ? temelinde. Sadece, düşünceleri değil, davranışları etkiler bu durum ve hasetçi, kurgular ortamı, lafı çevirir getirir bir noktaya ki kusabilsin hasedini bazen de kinini, üzebilsin karşıdakini az veya çok, ama mutlaka zarar versin yeter ki. Rahatlar bir nebze, bir süreliğine, zannedersin ki bitti, bir daha yapmaz, üzemez artık; tam tersine, dişi geçirmiştir bir kere, aynı hasedi defalarca kullanılır, ta ki haset edileni kaybedinceye kadar. Ama yine de bitmez, diâ??li geçmiş, mişâ??li geçmiş aşamaları başlar hasedin bu sefer de. Dertleşmiş hasetler boldur, biriktirmiştir yeterince hasetlik konu zihninde, gönlünde, kötülüğünde maalesef, bekler sırası geleni sürmek için ortama, vurmak için sinsice, mahcup etmek için adice.     

Hasedin oluşumu, derin bir konu kuşkusuz, genel ya da kişiye özel incelenebilecek, psikoloji ve psikiyatri ilimleri ile ifade edilip kitaplar yazılabilecek. Ancak, yine de kişi kurtarabilir kendini, zor zannedilse bile kolay yönleri bulunabilir, mesela â??hakkına razı olmakâ? gibi, â??verilene şükretmekâ? gibi â??eldekinin hayrını görmeyi dilemekâ? gibi, kısaca inanç sistematiği içinde manevi yönü geliştirip daha bir kabullenici kişiliğe geçiş yaparak elbette. Tam başarı sağlanamasa da törpülenir şiddeti hasetliğin, gereksizliği görülür yıllar içinde ve anlamsızlığı ileri yaşlarda, belki de helalleşme derdine düşer hasetçi, bin pişman vaziyette, kim bilir.

HASET, KEMİRİR. KURTUL ONDAN (22.09.2021)


69.İBRET; 

Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç olarak tanımlanan ibret, genellikle başkalarının yaşadığı olumsuz bir durumu değerlendirerek kendi çıkarımımızı yapıp benzer durumun başımıza gelmesini engellemeye yönelik geliştirilecek tedbirlerin kaynağıdır aslında. Eğer, tespitler doğru yapılmışsa, kazanımlar isabetli ve gerçekçi ise â??yaşanmışı yaşamamakâ? adına, â??ben ettim sen etmeâ? misali çok değerli hale gelir ki seneler kazandırır insana.

Kişi, ibret alıcı durumunda iken olay, ibret verici, ibret dolu yani ibretamizdir ve hatta büyüklüğüne göre ibretiâlemdir, ibretliktir hatırlanacak, yıllarca, belki yüzyıllarca. Hakkında, kitaplar, şiirler yazılır, filmler çekilir, destanlaşır, masal olur bazen de gelecek nesillere aktarabilmek için. İbrete sebep, insan ise eğer daha bir önem kazanır olay, başka kişiler kendini koyar olayın içine ve çıkarımlarını da buna göre oluşturur ki kişinin yetişme tarzı, eğitimi, kişilik özellikleri, inançları, maddi manevi faktörler hatta sebep-sonuç ilişkilerini algılama ve analiz yeteneği belirleyici olur; alınacak ibretin büyüklüğünde, birikiminde ve yeri geldiğinde kullanımında, yetişmesinde gelişmesinde kişinin bir ömür ve yön verilmesinde olaylara, hayata, başka hayatlara bazen de.

İbretlik olay, insan eliyle gerçekleşmez bazen insan üzerinden gerçekleşmiş olsa da, öyle görünse de. Üözümlemek çok daha zor olur, kişi tek başına çıkamaz işin içinden, ilim, irfan gerekir, açıklamaya yönelik bileşenleri, listelemek için dersleri, çıkarımları, sebepleri, etkileri, tepkileri. Bilimsel araştırmalar ve sonuçları daha bir aydınlatır olayı, daha açık görünür ibretlik konular, incelenir birçok bilim alanı kapsamında ve çeşitlenir aynı zamanda değerlendirilmek için hayat yolculuğunda, biriktirmek için kişisel ve toplumsal hafızalarda, engel olmak için unutmalara ve hatırlatmada kullanılmak üzere sık sık. Bazen, maneviyat da gerekir daha derin tahliller için, inanç sistematiği içinde katkı sağlayabilmek, gösterebilmek için ibretliği, tesirli olabilmesi için inançlı kişilerin vicdanlarına, etkileyebilmesi için yaşamlarını olumlu yönde daima.

â??Tarih tekerrür eder mi hiç eğer ders alınabilseydiâ? cümlesindeki anlama benzer, ibret alınmalı yaşananlardan, yazılmalı, belgelenmeli doğruluk ve gerçeklik temelinde. Yer almalı kazanımlar belleğinde toplumun, kayıtlarında ülkenin ve yönetenlerin tabii ki. İşlenmeli bir kültürel değer olarak, vecize olmalı, atasözüne dönüşmeli zamanla. Nesilden nesle aktarılmalı önlemek için tekerrürü, engel olmak için yeni acılara, yeni ibretlik olayların oluşumuna. Bireyselliğin ötesinde, ülkenin geleceğinin inşasında kullanılmalı toplumsal ve tarihsel hafıza, hatırlanması acı dolu, hüzünlü, buruk olmasına rağmen çoğu zaman da.

İBRET ALICI OL, İBRETLİK DEğİL (16.09.2021)


68.ÜVÜNÜ

Üvünmek ve övmek eylemlerine sebep olan övünç, bir kaynaktır, odak noktasıdır aslında. Üvünme cümleleri ile anlatılan, sevinç içinde bahsedilen olduğunda anlatanın â??kendiniâ? öne çıkardığı, övme esnasında da â??övünçâ?ün daha önde yer aldığı bir durum oluşur ki dinleyenlerin algısı da yargısı da buna göre değişkenlik gösterir. Üvünmek, kibre doğru kayarken daha soğuk yaklaşılır, itici olabilir, sıkabilir bazen, hâlbuki övme, takdir ağırlıklıdır, destek alır dinleyenden, inceden bir gurur içerir ki naiftir, üzmeyen ve kırmayan kimseyi.

Üvünç, bazen kişi bazen başka bir canlı bazen de bir olay, bir başarı hikayesi olabilir, kendinden, kendine yakın veya uzakta olup faili bilinmeyen. Üocuğu mesela kişinin, en büyük en önemli övüncü değil midir hayatta, bebekliğinden itibaren davranışları, cümleleri, okuduğu şiir, ezberlediği dualar, sureler, aldığı ders notları, okul başarıları, iş hayatı vesaire vesaire derken bitmeyen sonsuz bir kaynak misali. Niyeti halisse kişinin, amacı bir fikir vermekse, bir örnekleme ise bir çok sürece veya alana, konuya yönelik, fayda sağlayabilir birileri için benzer durumları yaşamada kedersizce, çözmede sorunları zahmetsizce, iyi niyet temelinde kabul görürcesine. Bazen hoşluk katar ortama övünç, küçük tebessümler, kahkahalı büyük sevinçler oluşur topluca, katkı sağlanır diğer övünçler eklenerek belki de.

Ancak, kaçarsa övünmede kantarın topuzu, abartılar varsa bir de inanılmaz, şişiriliyorsa balon ölçüsüzce, şüpheler oluşmuşsa zihinde, hele bir de çelişkiler yakalanmışsa anlatımda, yalan da katılmışsa ifadelere, sıkılır dinleyen, tepki gelmese de hemen, kaçamasa da ortamdan yine de ara açılır biraz, zaman gerekir kapatmak için genellikle. Bazen â??övüngenâ? sıfatı alır kişi toplumdan, kibirli olarak anılmaktan, büyüklenmekten, kaf dağında olmaktan daha alt bir seviye olsa da, hoş görülse de bir ölçüde yine de dikkat etmeli insan kullanılırken övünç kaynaklarını.

Asıl olan övebilmektir başkasını, başkalarının yaptıklarını, başarılarını, insanlığa kazandırdıklarını, zaferlerini, kahramanlıklarını bazen,  bilgi ile, belge ile destekleyerek daima. Daha bir genel örnekleme olur ders alınabilecek, sözlü tarih gibi kalır akıllarda, yayılır başka muhabbet ortamlarında, yazılır okunur olur, bazen de araştırmalara konu olur övülen, yeni boyutlar, belgeler çıkar gün yüzüne, daha bir aydınlanır ortam, yeni kapılar, yollar olur, büyür ve büyütülür bazen. Üvmek, küçültmez, seviye kaybettirmez, aciz göstermez kişiyi, aksine takdir toplar takdir edebildiği için, takdire şayan övünçler ortaya çıkarabildiği için daima, kendisi de bir övünç olabilir başkalarına, başka ortamlarda belki de.  

ÜOK ÜVÜN AZ ÜVÜNÜN (09.09.2021)


67.KIYTIRIK;

Değersiz, bayağı, basit olarak ifade edilen veya önemsiz, dikkate alınmayacak, kayda değer olmayacak kadar ufak, küçük konular için kullanılan kıytırık, bir sıfat olup nitelediği kişi ve durumu ön plana çıkararak â??uğraşmaya değmezâ?liğini vurgulamak için de kullanılır. Üyle ki, abartılarak, ağız dolusu cümleler ile anlatılan bir olayı, ses tonuyla ve hatta mevki ve makamın gücü ile kuvvetlendirilen bir durumu, ortamı sonlandıran; â??söz ola bitire savaşı, söz ola kestire başıâ? misali bir söz, â??kral çıplakâ? büyüklüğünde bir haykırıştır bazen, göstermektir basitliği büyük gösterilme çabasına rağmen bazen de.

Günlük yaşantımızda, özellikle safların belli olduğu ortamda, derinlikten yoksun, gösterilene inanmış, körü körüne saplanmış, araştırmaktan uzak, çözümleme yeteneği olmayan, son tahlilden azade sığ kişilikler, duydukları veya duymaları sağlanmış zırvaları, bir fare yakalamış olmanın gücüne güvenerek öyle bir sunuyorlar ki piyasaya, zannedersin mamut yakalamış, dinozor ele geçirmiş de satıyor. Maalesef, kendi karakterlerinde destekçi de buluyorlar çoğu zaman kıytırığı alacak, satışa yardım edecek ve hatta reklamını yapacak bol miktarda.

Ancak, ortam her zaman müsait olmaz basitleri değerli göstermek, pazarlamak için ve bulunmaz goygoycular daima daha da genişletmek için çevreyi, şakşakçılarda yetmez sürüyü büyütmek için bazen de. Bir babayiğit çıkar bir gün, göze alarak riskleri, dışlanmayı çevresinden belki de ve sürünün karşısında dimdik durarak haykırır; â??bu kıytırık bir şeyâ? diyerek, çıplaklığını ortaya koyar kralın, bitirir bir anda, sıfırlar kıytırığı ve söndürür hararetini kıytırıkçının, sesinin şiddeti de etkisi de düşer o zaman. Haykırış, sürüyü de uyandırır genelde, farklı bir ses, bakış, yorum gelmiştir artık, bilgi hakim olmuştur konuya, mantığına hitap edilmiştir sürünün, kafalarda, zihinlerde çakan şimşek düşünmeye zorlamıştır kişileri ki devasa bildiklerinin aslında basit, alâlade olduklarını anlar ve dönüşüm başlar, düşünen, gerçekçi, çözümleyici, bilgili topluma doğru.

Kişi, karakterini sergiye çıkarır aslında, söyledikleri, savundukları ve destekledikleri ile daima. Bu noktada, kıytırığı savunmak, kanıtlanmış basitliğin ve belgelenmiş değersizliğin arkasında durmak, kıytırıklığı ile bilinenlere destek olmak, sürüsüne katılmak â??aklını kiraya vermekâ?tir aslında. Cehaletten kaynaklanırsa eğer bu durum, daha masumane görünse de kurtarmaz kişiyi kiralık olmaktan. Hele bir de bile bile, göre göre, menfaatleri icabı kıytırıkçı yamağı olanlar var ki â??satılmıştırâ? akılları, beyinleri onların ta ki yeni bir çıkar ortamı oluşuncaya kadar.

BİLGİ, KIYTIRIKÜILIğI ÜNLER (03.09.2021)

    

66.DÜNGÜ;

Herhangi bir olayın birden fazla tekrarlanması veya olayın gerçekleşme süreci sonrasında başa dönülmesi, sürecin aynen veya benzer şekilde tekrar edilmesi olarak ifade edilen döngü, günlük hayatımızda en çok yaşadığımız durumdur. Sabah uyanma ile başlayan, kahvaltı, giyiniş, evden çıkış ile devam eden ve akşam eve dönüş, yemek, dinlenme, yatış ve uyku olarak sona eren her yeni bir gün onlarca döngüyü içerir aslında. Bazen düzenli hayat, rutin yaşantı dediğimiz, değişmesini çoğu zaman da istemediğimiz, normal akışı bozan durumlarda ise telaşlanıp baş etmeye çalıştığımız, şekil değiştirmeye müsait, esnek bir süreçtir döngü.

İnsan, döngü içinde yaşarken rahattır aslında, kolundaki saat en büyük yardımcısıdır, saate bak kalk, araca bin, işe git ve ve saate bak uykuya başla. Ancak, sayılı dakikalarla var olduğumuz dünyada, zamanımızı bir çember ile sınırlayıp sadece günlük, â??her zamanki gibiâ? yaşamak, günleri sıradanlaştırmak, günün nasıl geçti sorusuna â??aynı be yaâ? cevabı ile yaşıyor olmak, maalesef aynı durakta yıllarca beklemekten, aynı çayırda otlayıp durmaktan başka bir şey olmaz. Hele bir de kurulan döngüde verim yoksa, kendisi, ailesi, çevresi ve hatta insanlık için bir katkı oluşmuyor, katma değer üretilemiyorsa, bir ışık olunamıyor, yeni kapılar açılamıyorsa birileri için, yazılmıyor, anlatılmıyor ve de paylaşılmıyorsa eğer, rahatlığa razı olunmuş, kanıksanmışsa bir de tüm bunlar, döngü kısırlaşmıştır artık.

Kişi, öncelikle karakter yapısını,  kısır döngüler içine girmeyecek şekilde geliştirmeli, â??yaşam boyu öğrenmeâ? temel prensibi içinde daima yenilikçi, her alanda üretim, verim, katkı amaçlı bir yaşam felsefesi benimsemelidir. Üzellikle, çalıştığı ortamda yaptığı iş döngüye girdiğinde, sadece kontrol eder hale gelindiğinde, fazlaca yenilik yapılamayacağı ortaya çıktığında, değer katılımı sıfırlanmış, var olan kapasite günü çevirmeye, mesai saati sonunu beklemeye başlamışsa eğer, kişisel gelişim durma ve hatta geriye gitme, anıları yâd etme noktasındadır ki körelen heves, azim ve merak duygusu hem kişi hem de işyeri, ülke ve de insanlık için büyük kayıptır aslında.

Bu durumda, rahat batmalıdır kişiye, alınan ücretin hak edilmediği, kazancın kalitesinin düştüğü bilinmeli ve rahatsızlık vermelidir mutlaka. Üareler aranmalı risk alarak, bazen birim, bazen de iş değiştirerek kırılmalıdır döngü ve çıkılmalıdır derhal; yeni yeni konulara karışmak, çözmek, öğrenmek, kapasite kullanımını arttırmak, mesleki tatmini çoğaltmak için, kıvılcım olabilmek gelişmelere bir nebze ve aydınlatmak dünyayı nasip ölçüsünde.

DÜNGÜ KÜRELTİR, MUTLAKA KIRIN (27.08.2021)


65.RİSK;

Bir sonucun beklenenden farklı olma ihtimali veya zarara uğrama tehlikesi olarak tarif edilen risk, sadece yatırım veya kazanç ile ilintili parasal bir terim değil günlük yaşantımızda dikkate alınması gereken, davranışlarımızın sonuçlarını, etki ve tepkilerini de öngörmeyi kapsayan bir terimdir.

Niyet edilen her amaç, kurgulanan her eylem, yapımına kalkışılan her iş, bileşenlerden oluşan, düşünsel veya nesnel birçok parçaya sahip bir sistemdir aslında. Bileşenlerin birbiri ile etkileşimi sistemin içsel, bunların sistem dışındakileri etkilemesi veya etkilenmesi ise dışsal ilişkileri oluşturur ki her etkileşim risk içerir. Üncelikle, amaç, malzeme ve ekipman, kullanılacak metot, ilişkili kişiler gibi eylemin içsel ve dışsal bileşenlerinin doğru belirlenmesi, karşılıklı etkileşimlerinin doğru tahmin edilmesi ile işleyişin iyi yönetilmesi, risklerin en aza indirilerek maksimum faydaya erişilmesi mümkün olabilir. Belirsizlikleri olan, uçuk ve çok fazla inisiyatif içeren, öngörüleri yetersiz, çözülememiş noktaları, alanları bulunan, â??kervan yolda düzelirâ? yaklaşımı ile girişilen işler risklerle doludur, sonuç genelde hüsrandır, yıpratıcıdır ve maliyetlidir.

Her eyleme, sistematik her çalışmaya başlamadan önce karşılaşılabilecek riskler çok iyi belirlenmeli, çözümler daha başlangıçta geliştirilerek riskler azaltılmalı ve risklerin etkilerini en aza indirecek yöntemler kullanılmalıdır. Risk analizi, risk yönetimi teknik tanımları içindeki bu çalışmaların boyutu konuya göre değişkenlik gösterir, bilgi ve tecrübe gerektirir ve hatta uzman yardımına ihtiyaç duyulabilir. Ancak, risk kavramı kişinin düşünce sistemine yerleşirse, karakterinin bir parçası haline gelirse, tecrübeleri ile risk algılama yeteneği gelişerek doğru ve gerçekçi yaklaşımların yanında olumsuzlukları en aza indiren karar destekleri ile risk yönetiminde de başarı sağlanır. Üyle ki günümüzde, birisine telefon ederken dahi â??araç kullanıyor olmasıâ? ihtimalini öngörerek â??kaza riskiniâ? düşünüp aramayı ertelemek, konuşmak yerine mesaj yollamak dahi risk-analiz-yönetim içinde düşünülebilir. Ya da yürürken â??selam vereceğinizâ? kişinin gösterebileceği tavrı öngörerek selamdan vazgeçmek veya bir arıyı kışkırtmamak gerekebilir bazen. Hele bir de â??şaka olsunâ? diye yapılan eylemler var ki risk analizi namümkün, yönetimi ise tam bir arapsaçı. 

â??Günlük yaşam risklerle doluâ? ifadesi doğru olsa da hayat devam ediyor. Ünemli olan, riskin dert oluşturmadan, fazla üzücü, kırıcı, yıpratıcı olmadan, maddi ve manevi kalıcı hasarlar bırakmadan, zihni ve bedeni izlerine engel olarak eylemlerimizi ve ilişkilerimizi düzenleyebilmektir.

RİSK ANALİZİ VE YÜNETİMİNİ BENİMSE (01.08.2021)


64. KİBİR;

Kendini beğenme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme, benlik olarak tarif edilen kibir, her insanda farklı miktarlarda bulunan, bazılarında sık sık bazılarında ara sıra gözlenen, bir gömlek misali zamana, ortama ve hatta muhatap kişi veya gruba göre değişkenlik gösteren kişinin kendine has bir duygusudur. Bazen de bir organ misali kişinin karakterine öyle yerleşir ki bir ur gibi sürekli büyüyen, sertleşen uzuv haline gelir, kesilip atılamaz.

Kibir, taşı gediğine koyma noktasında, tevazunun hor görülmeye başladığı, iyiniyetin suistimale uğradığı durumlarda, dozajı iyi ayarlanarak, ortam seviyesini düzeltmek ve bir ölçüde kalibre etmek için â??nebzeâ? ölçeğinde kullanımı gerekli olabilir bazen. Amacın â??böbürlenmekâ? olmadığı açık ve bariz olarak gösterilirse ve bu şekilde anlaşılması sağlanabilecekse eğer hoş görülebilir genellikle. Anlamsız bir itiş kakış, kısır döngü oluşmuşsa, çıkılamıyorsa eğer, daha büyük yıpranmaları, kırılmaları, ortam gerginliğini sonlandırmak için â??bu saçları değirmende ağartmadımâ? genel ifadesine atıfla â??benâ? ile başlayan bir kibirli cümle çok şeyi çözebilir bazen de naifçe. Kişiyi önceden tanıyanlar, konuşmanın öncesine hâkim olanlar ile ortamı analiz edebilenler â??kibirliâ? sıfatını yapıştırmazlar hemen, â??noktaâ? konulmak istendiğini anlarlar zaten.

Kibir, kişiliğe yerleşip, davranışları etkilemeye başladığında, asgari seviyede tevazu beklenen duygu ve düşünceleri dahi etkileyerek başkalarını aşağılayıcı, değersizleştirici, hakir görücü hareketlerle ortaya çıktığında, hem kişi hem de toplum için tehlikeli hale gelir. Üyle ki, yolda karşılaşmak istenmez, gereksiz yere üzülmemek, yıpranmamak için yol değiştirilir bazen de. â??Kibirliâ? sıfatı ile anılan kişinin dengesi aklından ziyade ur haline gelmiş kibrin kontrolündedir artık. Üngörülemeyen tavırlar, yanar-döner kişilik halleri herkesi olumsuz etkiler ki nasıl davranacağını bilemez insan, sırtını da dönemez, görmezden de gelemez bazen. Canının sıkılacağını, moralinin bozulacağını, gününün zehir olacağını ve hatta ilaç alacağını bilmesine rağmen, işiteceği kibirli cümlelere, maruz kalacağı kibirli hareketlere razı olur, boyun eğer veya öyle görünür mecburiyetten.

Eğer, mevki, makam sahibi ise, yöneticisi ise birilerinin "kibirli" kişi, bir takım yetkilere sahipse ve bir kılıç gibi sallıyorsa iki de bir, vah ki vah orada çalışanlara, o ortamda bulunanlara. Kibirli, â??kifayetsiz muhterisâ? ise aynı zamanda, cehennemi yaşar insan henüz ölmeden, aynı gün içinde defalarca. Uzva dönüşmüş kibir sökülemeyeceğine göre, kaçmaktır çare çoğu zaman, ardına bakmadan ve havale ederek ilahi adalete.

KİBİR, ESARETTİR, BOğMA-BOğULMA (31.07.2021)


63.ISRAR;

Direnme, diretme, üsteleme anlamları ile ısrar, bir durum karşısında kişilerin fikirlerini, duruşlarını karşı tarafa kabul ettirmek için sergiledikleri tavırdır, davranıştır aslında. Kişi, ısrarında öyle bir noktaya gelir ki ortam inatlaşmaya dönüşür, tamamen katılaşır, milim oynamaz duruşundan, fikrinden.

Israr, hoş bir yaklaşım, davranış biçimi olarak kabul görmez, ısrarcı olmak da arzu edilmez genelde. Ancak, olay öyle bir duruma gelir ki; ortamda, akıl ve mantık dışına çıkılmış, konu ise bilgi ve tecrübeden uzaklaşmıştır artık. Kişisel hal ve tavırlar, mevki-makam, yetkinin kullanımı başlamış, ses tonu ortama hâkim olmuş, duygular işe karışmış ve â??senâ?, â??benâ?? ile cepheleşilmiştir. Bu durum, ısrarın bittiği inatlaşmanın başladığı noktadır ve artık çözüme de ulaşılamaz, en azından şimdilik. Derhal ara verilmeli, ortam dağıtılmalı, mümkünse kaçılmalıdır oradan ki fevri ve cebri bir durum oluşmasın, pişmanlıklara sebep olunmasın, ruh ve beden sağlığı yıpranmasın, gerilmesin ortalık daha fazla, soğumaya bırakılsın konu, zamana sarılsın ve rafa kaldırılsın bir süre, â??ya deve ölene ya deveci ölene dekâ? bazen de.

Biliyorsa kişi konuyu, öncesine ve sonrasına hakimse, öngörebiliyorsa çıkabilecek olumsuzlukları bilgisiyle ve tecrübesiyle, hele bir de geri dönüşü yoksa yapılmak istenenin, o zaman â??ısrarcıâ? olma hakkını da bulur kendinde doğal olarak. Üünkü kazanımları ile savunduğu ısrarının karşısında, mantıksızlık, bilgisizlik ve de merkezinde â??kibirâ? olan bir kişilik yapısı ve hatta bir grup da yer alır ki bazen, akıl sahibi biri için kabul edilemez bunlar. İstenen; akıl-akıl, bilgi-bilgi, mantık-mantık, tecrübe-tecrübe tartışması iken, gelinen nokta sen-ben olmuş, â??asla kabul etmiyorum, etmeyeceğimâ? ile anlamsızlaşmıştır artık konu. Israr, â??iknaâ?ya evrilerek, fikirler paylaşılarak ideal çözüme kavuşulacakken â??inatâ?a dönüşerek çıkmaza girilmiş, ortam fitnenin eline geçmiş, zulüm başlamıştır maalesef. Kaçan kurtulacaktır muhakkak, ancak, her zaman mümkün olmaz bu kaçış, etkiliyordur seni doğrudan ve sarılmak isteniyordur bir bela uzun sürecek, riskleri kabullenmen dayatılıyordur gerekmediği halde ki; kaçamazsın.

Bazen, söylersin fikrini, kanıtlarsın bilgi ve belge ile, hitap edersin akla ve mantığa, ancak kabul görmez yine de. â??Siz bilirsinizâ? demek de bir kaçıştır aslında olaydan, ısrardan ve de gerilmesinden ortamın. İkna olmasa da birileri, kazanımları aktarmış olmanın huzurunu duyarsın, bilginin kefaretini ödemiş, zekâtını vermiş olmanın rahatlığını yaşar, teselli bulur, razı edersin kendini bir nebze, ta ki â??ben demiştimâ? diyene kadar.

DOğRUDA ISRAR, YANLIşI ÜNLER. (09.07.2021)


62) GIPTA;

Başkalarında bulunan bir özellik ya da varlığa karşı duyulan özlem, imrenme olarak tanımlanan gıpta, çoğu zaman dile getiremediğimiz, bazen içimize cız diye yakarcasına saplandığı hissedilen, bazen de iştah kabartan duygudur aslında. İmrenirken kişi, yüzünde ve gönlünde bir sevinç, sesine ve sözlerine yansıyan bir mutluluk da hisseder ki gıptayı, haset ve kıskançlıktan ayıran en bariz farktır bu.

Günlük yaşantımızda, â??gıpta edenâ? olarak özne veya â??gıpta edilenâ? olarak nesne durumunda kalıyoruz çoğu zaman. Etken olarak gıpta ederken, beğenilen veya hoşlanılan bir şeyi edinme, sahip olma, ona benzeme isteği ortaya çıkar ki kişiyi hoş bir âleme götürebilir. Gıpta, ölçüsünde olursa eğer mutlu olmanın, sözle, yazıyla da ifade edilirse eğer mutlu etmenin de en kolay yoldur aslında. Hatta, bir kıvılcım, ateşleyici, gayret verici, harekete geçirici, ivme kazandırıcı da olabilir bazen. Yine de, etkilenip yön çizebilmek için, son tahlilde karar kişiye ait olmalı ki â??senin yüzündenâ? cümlesi yıkımla kopuşu değil sevinçle kavuşmayı getirsin. Biriken, gün geçtikçe artan imrenmelerle kişi, bir â??özlemler dünyasıâ? oluşturursa eğer, varları ile yetinmeyen kişilikler ortaya çıkabilir, tedavi süreci de kaçınılmaz olabilir.

Edilgen olarak, sahip olduklarımızın gıpta edildiği durumlarda, üstenilen yük de daha fazladır aslında. Üyle ki, gıptanın şekli de, büyüklüğü de kontrol dışındadır artık. Kim, neyi, ne kadar imreniyor bilme, ölçme, tartma imkânı da yoktur. Kişi, neyi nasıl koruyacağını ve hatta geliştireceğini de kestiremez çoğu zaman. Üzellikle, etkilemişse birilerini, ilham olmuşsa birilerine ve yola çıkanlar olmuşsa bir de bu etkilenmelerle, sorumluluk daha da artar o zaman. Hatalar, yanlış yönde gelişmeler, davranışlar ve çöküşler öyle etkiler ki kişiyi â??ben mi dedim â?¦â? cümlesi dahi anlamsızlaşır. Kişi, gıpta edilen olmaktan nefret edilen, kaçınılan durumuna düşülebilir, onur ve saygınlık seviye yitirebilir maazallah.

Korkmamalı insan, gıpta eden veya gıpta edilen özelliklere sahip olmaktan. Bazen, farkında olmadan harekete geçer düşünceler, etkilenir davranışlar ister istemez ve yol alınır bir ölçüde. Bazen de ışık olunur, yol açılır birilerine bir nebze. Ancak, yine de insan, "imrenilen özelliklerini" kem gözlerden, fesat kişiliklerden koruma gayretinde olmalı; bazen gizleyerek, bazen cebren ve her zaman dua ile.

GIPTA EDİLEN ÜZELLİKLERİN OLSUN. (08.07.2021)


61) TEMEL;

En önemli, belli başlı, ana, esas, asıl ve bir şeyin gelişimi için gereken ögeler anlamında kullanılan temel, bir yapının yüklerini zemine aktaran nihai yapı elemanı olarak da teknik anlama sahiptir. Dolayısıyla temel, nesnel bir kütlenin, sözel bir konuşmanın, edebi bir kitabın kurulduğu, kurgulandığı, üzerine inşa edildiği bir tabandır.

Birey ölçeğinde temel, daha doğmadan genetik özelliklerle başlayan ve bir ömür sürecek yaşam taşlarının döşendiği, kişilik özelliklerinin geliştiği, karakterin kazanıldığı, oturtulduğu bir katman ve katmanlar topluluğudur. Kişi, doğduğu gün hazır bulduğu temel üzerinde büyürken, aile, çevre, eğitim imkânları ile ülkenin ve dünyanın şartları gibi etmenlerle gelişen kişilik yapısı, yeni temel arayışlarına girebilir, yapılanma yeni katmanlarda devam edebilir. İlerleyen yaşlarda, bulunulan temel doğuştaki temelin özelliklerden farklı da olur çoğu zaman. Bu farklılık kişisel gelişimin bir sonucu olsa da ve genellikle â??iyi, olumluâ? olarak görülse de bazen öyle bir kaymıştır ki temel, â??vatan için ölürümâ? diye başlayan hayat, â??vatana ihanet ederâ? noktaya gelmiş ve hayatı zehir olmuştur insanın. Kişi, zaman zaman bastığı katmanda durulmalı, muhasebe yapmalı, kötülerden kurtulmalı ve olumlu kazanımlarla devam etmelidir yaşamına, kuracağı yeni katmanlara.

Toplumsal açıdan incelendiğinde, toplumun geldiği seviyenin oturduğu temel değerler anlaşılır ki ekonomik, kültürel ve sosyolojik gelişimin kaçınılmaz sonucudur aslında. Ancak, milletin tarih içindeki var oluş sürecinde üstlendiği görevler ve kazandığı özellikler ile diğer milletler nezdinde bilinirliğinin pekişmesine yönelik yenilikler, temelleri daha da güçlendirirken, milli değerleri tahrip edici, toplumsal kimliğe zarar verici gelişmeler asla kabul edilemez. â??Daima mazlumun yanında olanâ? bir karakterden "zalimi ve zulmü alkışlayan" bir karaktere geçişi öngören yaklaşım, toplumun genetiği ile oynamaktır düpedüz. Fikirden öte geçen, tartışmadan eyleme dönüşen, cebren ve hile ile yapılan çalışmalar, toplumsal bir karşı duruşa toslar ki kargaşa da kaçınılmaz olur genelde.

Ülkeyi yönetenlerin, yönetime talip olanların, temeli â??yalanâ? olan kişisel, toplumsal ve ülkesel her türlü yapılanmanın mutlaka çökeceği gerçeğini unutarak, â??menfaatleriâ? uğruna milletin temel unsurlarına, hassas noktalarına, ulusal kimliğine zarar verme niyetleri, bu yöndeki yıkıcı faaliyetleri desteklemeleri, yol açmaları, kargaşadan fayda ummaları ve hatta sessiz kalmaları, asla kabul edilemez ve savunulamaz.

TEMELLER, SAğLAM OLMALI (03.06.2021)

----------- + -------------

72 : ARÇELİK LEYDİ 170 Bulaşık Makinesi ( 29.01.2025 )
71 : TÜRK ( 03.02.2025 )
70 : KÖŞEM Yazıları-6 ( 03.02.2025 )
69 : KÖŞEM Yazıları-5 ( 27.11.2021 )
68 : EVLİLİK; nasıl yaşar ve yaşatılır ( 20.06.2021 )
67 : KÖŞEM Yazıları-4 ( 22.08.2021 )
66 : Misafir Yazarlar ( 23.06.2020 )
65 : KÖŞEM Yazıları-3 ( 22.08.2021 )
64 : AKKUYU Nükleer Güç Santralı ( 31.05.2023 )
63 : GALATAPORT - İstanbul ( 28.11.2022 )
62 : KÖŞEM Yazıları-2 ( 19.11.2021 )
61 : MANAVLAR-Anadoluya ilk yerleşen Türkler ( 28.11.2019 )
60 : ANITKABİR - Ankara ( 23.10.2019 )
59 : AŞTİ-Bağlıca-Yapracık Yolu ( 17.10.2019 )
58 : Söğütözü Yeraltı Otoparkı ( 17.10.2019 )
57 : Kömürhan Köprüsü ( 08.10.2019 )
56 : Köşem Yazıları KAYAN YAZI Metni ( 25.03.2022 )
55 : KÖŞEM Yazıları-1 ( 04.11.2021 )
54 : Karız Kanalları - Üin ( 14.06.2019 )
53 : Camiler ( 11.09.2019 )
52 : Akademik Çalışmalar Kayan Yazı Metni ( 13.12.2019 )
51 : Genel Bilgi Kayan Yazı Metni ( 03.04.2022 )
50 : Mogan Park - Gölbaşı / Ankara ( 08.04.2019 )
49 : Atakule- Ankara ( 12.04.2019 )
48 : Atatürk Kültür Merkezi - İstanbul ( 21.01.2021 )
47 : Yusufeli Barajı ve Hidroelektrik Santralı - Artvin ( 06.06.2022 )
46 : Harikalar Diyarı ( 02.04.2019 )
45 : Kamu Yönetiminde Dunning-Kruger (Kifayetsiz Muhterislik) ( 20.03.2019 )
44 : KAPALI YOLLAR Kayan Yazı Metni ( 21.09.2025 )
43 : İstanbul Çamlıca Televizyon Vericileri Kulesi ( 22.05.2021 )
42 : İSTANBUL HABERLERİ ( 25.04.2019 )
41 : ANKARA HABERLERİ ( 11.11.2019 )
40 : Kızılay-Dikmen-TRT Metro Hattı Ünerisi ( 04.12.2021 )
39 : Ankara Keçiören Metrosu ( 24.04.2023 )
38 : Ulusal Literatürde Yayımlanan Yazılarım ( 17.12.2018 )
37 : Karayolu Güvenliği ( 01.08.2018 )
36 : Çanakkale Boğazı Geçişi (ÇANAKKALE 1915 Köprüsü) ( 07.04.2022 )
35 : Ankara Atatürk Kültür Merkezi-Kızılay Metrosu ( 03.01.2023 )
34 : İstanbul Boğazı Yavuz Sultan Selim Köprüsü - Çelik İmalatlar ( 09.05.2018 )
33 : Ankara Yenimahalle-Telsizler-şentepe Teleferik Hattı ( 02.10.2019 )
32 : İstanbul 3 Katlı Büyük Tüneli ( 26.05.2023 )
31 : Eyfel Kulesi - Paris/FRANSA ( 12.11.2014 )
30 : Ankara-Eskişehir-İstanbul Yüksek Hızlı Tren (YHT) ( 27.08.2014 )
29 : Kızılay-Üayyolu Metrosu (Ankara) ( 28.10.2019 )
28 : Batıkent-Sincan Metrosu (Ankara) ( 26.02.2019 )
27 : Tünel Delme Makinesi TBM ( 11.02.2019 )
26 : Ankara Panoramik Fotoğrafları ( 11.11.2019 )
25 : Dünya Metroları ( 30.09.2013 )
24 : SPONSORLAR LİSTESİ ( 10.03.2015 )
23 : Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı ( 19.10.2020 )
22 : Kanal İstanbul ( 28.10.2019 )
21 : AVRASYA Tüneli ve Bağlantı Yolları (Kazlıçeşme-Göztepe) İstanbul ( 13.03.2021 )
20 : Ankara Kızılay-Yaşamkent Metrosu Ünerisi ( 11.05.2018 )
19 : Amaç ve Teşekkür ( 13.05.2020 )
18 : İstanbul Boğazı Yavuz Sultan Selim Köprüsü - Betonarme İmalatlar ( 09.05.2018 )
17 : Eskişehir Yolu-Konya Yolu Bağlantısı: 1071 Malazgirt Bulvarı ( 12.04.2014 )
16 : Kişilik Testi ( 11.04.2013 )
15 : İzmit Körfezi Geçişi Köprüsü (OSMAN GAZİ Köprüsü) ( 12.12.2019 )
14 : Post Tension-Ard Germe ( 10.09.2019 )
13 : WONDERLAND EURASIA (ANKAPARK) ( 11.04.2019 )
12 : Marmaray Projesi ( 29.11.2019 )
11 : Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Metro İstasyonuı-Ankara ( 08.01.2017 )
10 : Mühendislerin Mutluluk Eğrisi ( 19.04.2022 )
9 : Necatibey Metro İstasyonu - Ankara ( 20.05.2014 )
8 : ESKİŞEHİR   ( 14.01.2019 )
7 : Araç Satış İlanı örneği :) ( 08.06.2012 )
6 : Konfor Esaslı Güzergah Analizi : Ankara-Antalya Ürneği ( 05.03.2019 )
5 : Depremde Kurtulanlar ( 26.10.2011 )
4 : SES CD.si Oluşturma ( 18.06.2011 )
3 : LAGUNA II ( 06.12.2013 )
2 : Yol Uzunlukları ( 25.03.2014 )
1 : Yol Tanımları ( 03.02.2009 )
 
Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla
Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla
Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla
KAPALI YOLLAR : 21.9.2025 10:10:09 itibarıyla  ; 33-60 (MUT - SİLİFKE) (715-07 / 08) DYA - (MUT - KIROBASI) (33-57) İYA ( 26-27 ) km.leri arası KAPALI ; 33-66 (400-14) D.Y.Ayr. (Gazipaşa Yönü)-(400-14) D.Y.Ayr. (Anamur Yönü) ( 0-5 ) km.leri arası KAPALI ; 31-78 OSMANİYE ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ - BOTAŞ TESİSLERİ (31-76) İYA ( 0-4 ) km.leri arası KAPALI ; 12-77 (Yedisu-Karakoçan) (12-79) İl Y.Ayr.-Kığı ( 0-1 ) km.leri arası KAPALI ; 08-78 (BORÇKA - MURATLI) (08-77) İYA - CAMİLİ ( 0-1 ) km.leri arası KAPALI ; 53-05 (PAZAR - FINDIKLI) (010-23 / 24) DYA - AYDER ( 23-24 ) km.leri arası KAPALI ; 49-02 (VARTO - MUŞ) (955-08 )DYA - (MALAZGİRT - KORKUT) (280-01 / 959-02) DYA ( 5-28 ) km.leri arası KAPALI ; 15-53 (GÖLHİSAR - ALTINYAYLA) (15-55) İYA - (BURDUR - DENİZLİ) İL SN. ( 0-8 ) km.leri arası KAPALI ; 37-50 ARAÇ (030-03) DYA - (765-02) DYA (KASTAMONU) ( 4-9 ) km.leri arası KAPALI ; 080-02 (ERZURUM - KARS) İL SN. - (KARS - TUZLUCA) (965-04) DYA ( 0-45 ) km.leri arası KAPALI
anasayfa | amaç | çalışılan yollar | kapalı yollar | yol durumu | hava durumu | genel | akademik | ziyaretçi defteri | iletişim | ENGLISH | haber-gazete | gezenti rehberi | Ankara'dan | bitkiler dünyası | Marketim .
Whatsapp'ta paylaş Yazdır Yazdır
Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla Tıkla